2 Şubat 2013 Cumartesi

Asma Pansiyon - Işıl Şenol


"Asma Pansiyon"a, bir pansiyona ancak Bozcaada'da "Asma" ismi verilebileceğinden olsa gerek, içimdeki tarifsiz Bozcaada aşkıyla gördüğüm an alıp başladım... Bozcaada'ya ilk gittiğimde ordaki yaşantı alışkanlıklarından, şaraptan, buz gibi tertemiz denizden, Rum mahallesinin daracık sokaklarındaki birbirinden güzel evlerden öylesine sarhoş olmuştum ki, döner dönmez Bozcaada'da geçen bir roman yazma sözü verdim kendime. Bu kitaba da buna benzer bir hevesle başladım açıkçası... Ancak benim için kocaman bir hayal kırıklığı oldu... Nedenine gelirsek:

Roman, ailesinden beklediği ilgi ve sevgiyi bulamayan ve bu nedenle yeni başlayan ilişkisine sımsıkı tutunan Defne'nin aldatılması üzerine öncesinde hiç gitmemiş olduğu Bozcaada'ya kendini atmasıyla başlıyor. Evet, Bozcaada'ya gidenler bilir bu hissi, Bozcaada gerçekten kalabalıklardan kaçıp, yalnızlığınızla başbaşa olmak istediğinizde ilk aklınıza gelecek yer olma niteliği taşıyor. Defne de Madam Yenola'nın yıllardır işlettiği Asma Pansiyon'a gidip yerleşiyor. Her şeyden kaçıp Bozcaada'da yalnızlığı tercih eden yalnızca Defne değil oysa ki... Çocukları yasal olmayan yollarla para kazanmakta olan ve bu nedenle oğullarıyla görüşmeyen, eşinin ölümüyle de iyice yalnızlaşan Ekrem Bey, eşiyle sorunları olan müzik öğretmeni Belma, idealleri uğruna mesleğini bırakmış olan gazeteci Demir pansiyonun diğer sakinleri... Hatta pansiyonun işletmecisi Madam Yenola'nın bile hüzünlü bir hikayesi var, gençliğinde sevdiği adam uğruna ailesiyle beraber ülkesine dönmek yerine Bozcaada'da kalmış Yenola... Sevdiği adamın onu terketmesi üzerine yıllardır yapayalnız Bozcaada'ya sıkışıp kalmış...

Pansiyon sakinlerinin hikayelerine tanık oluyorsunuz genel olarak romanda. Basit, oldukça sade bir anlatımı var. Ama bana kesinlikle aradığım tadı veremedi, öncelikle anlatım şekli kesinlikle bir "ilk roman" hissi veriyor ki sonrasında Işıl Şenol'un yayınlanan ilk romanı olduğunu öğrendim. Ayrıca bir pansiyon dolusu mutsuz insan... Herkesin kocaman sorunları var... Belki biraz güzellik, mutlu, eğlenceli bir kaç an anlatılmış olsaydı daha güzel olabilirdi. İlk sayfasında "Geçmişten günümüze Bozcaada'dan yolu geçen herkese" ithaf edilmiş olan romanda tek bir arnavut kaldırımlı, beyaz duvarlarını begonviller sarmış mavi pencereli evlerin yanyana dizildiği bir sokak anlatılmamış... Bağlarında geçen ya da Bozcaada'da adet olduğu üzere bir kadeh şarapla güneşin denize batışına tanık olunan bir an hiç yaşatılmamış... Ada halkının hayata dair küçük beklentileri, büyük neşeleri, sımsıcak hallerinden hiç bahsedilmemiş. Yazar ya Bozcaada'ya hiç gitmemiş ya da ordaki atmosferi anlatma gereği duymamış.

Biz Bozcaada tutkunları için, Bozcaada; aşktır, şaraptır, denizdir, limandır, Martı Restaurant'ta Ezginin Günlüğü eşliğinde denizi izlemektir, rüzgar güllerinin altında Polente fenerinin yanıbaşında oturup şarabı yudumlarken güneşin denizdeki batık geminin arkasından batışına tanıklık etmektir. Bunların olmadığı bir roman Bozcaada romanı olarak geçmemelidir bence;) Asma pansiyon için diyeceklerim bundan ibaret, Bozcaada'nın güzelliğine dalmak zamanıdır...





















5 yorum:

  1. Bozcadaya bir kez gitmiş ve çok keyifli günler geçirmiştim. kış ortası böyle bir post görmek iyi geldi;)

    http://pinkyfashionbeauty.blogspot.com/

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkürler Pinky Fashion, benim de aklım hep oralarda;)

    YanıtlaSil
  3. Bozcaadaya hiç gitmedim ne büyük hataymış sayende en kısa zamanda gidicem.

    http://modavekokina.blogspot.com

    YanıtlaSil
  4. Ben bu kitabı gecen yaz okudum ve beni çok zor bir dönemimde resmen teselli etti. Bozcaada'ya da ilk kez bu kitabı okuduktan sonra gittim ve kitapta anlatıldığı gibi buldum. Herkes aynı şeyleri hatırlamaz gittiği yerlerden, makul ve beklentisiz yaklaşmanızı öneririm romanlara. Sizden önce davranıp Bozcaada romanı yazan birini basitçe kıskanmışsınız. Sevgiler, Pamir

    YanıtlaSil
  5. Belki de size göre oldukça uzun yıllardır Ada'lı olduğum için romanda geçen tasvirleri, anlatımları yetersiz bulmuşumdur. Bana inanın, ada o kadar mutsuz bir yer değil:) Kıskançlıkla ilgili yazdığınız çocukça cümleye de sadece gülümsüyorum ... :) Bence siz de romanların her sayfalarını beklentilerle açmalısınız, dünyada okunacak, değerli şeyler kazanılacak sonsuz değerli kitap var...

    YanıtlaSil