13 Nisan 2013 Cumartesi

Serenad

Zülfü Livaneli'den yine kusursuz şekilde anlatılmış, tarihte gizli kalmışa aynı zamanda bolca yer verilmiş olana, aşka, insana dair mükemmel bir eser; Serenad...

Serenad, İstanbul Üniversitesi’nde halkla ilişkiler sekreteri Maya Duran’ın ABD’den gelen Alman asıllı Profesör Maximilian Wagner’i karşılamasıyla başlar. 1930 lu yıllarda İstanbul Üniversitesinde profesörlük yapmış olan Wagner, yıllar sonra geldiği bu şehirde, geçmişte yaşadığı hüzünlü anıları Maya ile paylaşır.

Romanda, profesörün anılarında; 1941 yılında Romanya’dan yola çıkan ve Yahudi yolcuları taşıyan, Struma isimli yolcu gemisinin İstanbul yakınlarında batırılması anlatılıyor. 768 kişinin hayatını kaybettiği gemide ölenlerin arasında Alman asıllı Amerikalı Profesör Maximilian Wagner’in sevgilisi Nadia da vardır. Gemi Sovyetler tarafından batırılmadan önce bir süre İstanbul limanlarında bekletilir ve hiçbir yolcunun karaya ayak basmasına izin verilmez. Maximilian Wagner sevgilisini kurtarmak için İstanbula gelir ve sevgilisini gemiden çıkartmak için uzun bir süre çaba harcar ancak bu konuda hiçbir başarı elde edemez. Bir süre sonra Struma gemisi Karadenize doğru yol alır ancak fazla gidemeden Sovyet denizaltıları tarafından batırılır.

60 yıllık aşkının izini sürmek için İstanbul'a dönen 87 yaşındaki profesör kendisinin yanı sıra, Maya’nın da geçmişindeki sırlara ışık tutmasına sebep oluyor.

2. Dünya Savaşı’ndaki Yahudi soykırımı, Ermeni ve Kürt sorununun yanı sıra tarihte yeteri kadar yer verilmemiş Struma ve Mavi Alay facialarına ışık tutarken tüm siyasi sorunlarda tek zarar görenin "İnsan" olduğuna bir kez daha dikkat çekiyor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder