Bildiğiniz üzere tüm dünyada satış rekorları kıran "Elli Ton" üçlemesi, en az satıldığı kadar da eleştirildi, eleştiriliyor... Romantik ve erotik türdeki seriyi okumakta, önyargılarım nedeniyle, oldukça geç kaldım.
Serinin ilk kitabı, "Grinin Elli Tonu"; genç ve güzel bir edebiyat öğrencisi, Anastasia Steele'in röportaj yapmak üzere genç yaşta çok büyük bir başarı elde etmiş, Grey Şirketler Topluluğu'nun CEO'su Christian Grey'le bir araya gelmesiyle başlar. Genç kız adamın cazibesine kapılır ve onunla birlikte olmak için her şeyi yapmaya hazırdır ve diğer taraftan Grey de buna razıdır fakat bu ilişkiden bazı beklentileri vardır.
Sadist sayılabilecek erotik fantezilerini kız üzerinde uygulamak isteyen adam ilk günden bu birlikteliğin şartlarını ortaya koydığunda, Anastasia oldukça tedirgin olur ancak adama duyduğu aşk yüzünden onu reddedemez. Hayatta her zaman kontrolü elinde tutmaya çalışan Christian'la bir arada Zaman geçtikçe Anastasia incinmesine rağmen gitgide kendini kaptırırken, bir yandan da Grey'in karanlık yönlerini tanımaya başlar.
Bu tür kitapların ilk kez yazıldığını söyleyemeyiz aslında.. Yıllarca plaj şezlonglarında beyaz /pembe / kırmızı serileri görmeye alıştığımız için konunun okuyucuya yeni olması söz konusu değil. Ancak bu kitabı gerçekten merak etme sebebim, ülkemizde cinsellik tabu olan bir konu olduğu için çok okunuyor, satılıyor olmasını anlayabilmeme rağmen, buna tamamen açık olan Avrupa ülkelerinde de bu kitabın gelmiş geçmiş en çok okunan kitaplar arasına girmiş olması! İlk kitap boyunca da bu duruma bir anlam vermezken, saçmalık derecede yoğun olan erotizm azaldıkça kitap daha çok sarmaya başladı.
İkinci kitapta, Christian Grey'in karanlık yönlerinin, sadist eğilimlerinin nedenlerini anlıyor, geçmişinden gelen izleri Anastasia ile birlikte silmeye çalışmasına tanık oluyorsunuz. Üçüncü kitapta ise farklılıklarına, Grey'in aşırı kontrolcülüğünün getirdiği sorunlara ve geçmişinden getirdiği yüklere rağmen bir arada olmaya devam ediyorlar. Bir de seriyi oldukça heyecanlı kılan bir aksiyon silsilesi var...
Seriyi okumadan önce ve sonrasında okuduğum okuyucu yorumlarının çoğu ağır şekilde eleştirir nitelikte olmasına rağmen ilgimi çeken çok büyük çoğunluğunda ilkini sert şekilde eleştiren okuyucunun ikinci ve üçüncü hakkında da eleştiriler, yorumlar yapmış olması! Evet kitap kendini kesinlikle okutuyor, eleştirseniz dahi devamını getirmeden duramıyorsunuz.
Gerçekten son derece akıcı şekilde yazılmış serinin elbette filmleri de çekiliyor. Tasvir ve anlatım gücünden olsa gerek, okuyucunun hayal ettiği Christian Grey'i sunabilmek açısından bir çok adayla deneme çekimleri yapılmış ve adaylar resmi sitede oylamaya sunulmuş durumda. En olası adaylar Matt Bomer (Grey) ve Alexis Bledel (Ana) olarak görünüyor.
"Neden tüm dünyada okunuyor" merakıma gelecek olursak... Bana kalırsa bu serinin okunmasında cinsellikten, erotizmden, "seks hep satar" görüşünden çok "Christian Grey" karakterinin özellikleri etkili... Ne nedirse densin, feminist yanımızda dünyaları ayağa kaldırsak da "Kontrolcü", "aşırı korumacı" erkek profilini seviyor ve bayıla bayıla okuyoruz... Seymen ağayı, Edward Cullen'ı benimsediğimiz gibi benimsedik Christian Grey'i de, bu kadar basit;)